Sayfalar

19 Ocak 2013 Cumartesi

Galatasaraylı Olmak



     Öyle bir anda başlar. Sen bile anlamazsın. Mahalle maçlarının oynandığı son dönemlerde büyük amcaların ya da abilerin “Gel x takımlı ol" cümlelerine babanın verdiği "Oğlum üzülmek istemiyorsan Galatasaraylı olacaksın" cevabına kanarsın belki de. Sonra "Ben Galatasaraylıyım" demeye başlarsın inceden. Biraz da uzaktan severek... Taa ki ilk maça kadar... O yeşilin üzerinde sarı-kırmızıyı gördüğünde anlarsın, kalbin nasıl atıyor heyecandan. Çocuk halinle bildiğin kadar bağırırsın tezahüratları, ne kadar oluyorsa işte... Hagi, tacı rakip topçunun ayağına çarptırır çaktırmadan, mest olursun. Kapalıya bakarsın, daha “Kapalı”nın ne olduğunu bilmeden. Sonra goller gelir: Kral atmıştır hepsini. İlk maçta ilk galibiyet. Daha ne olsun... Ertesi gün ses kısık şekilde okula gidersin. Onun bile bir zevki vardır. Arkadaşlarına anlatırsın "Olm hakan önümüzdeki kaleye attı golü. Bizim tribünü gösterdi." Sonra arkası gelir maçların. Her hafta "Hadi baba Sami Yen’e dersin." Adamcağız işçi maaşıyla oğlunun ilk sevgilisiyle kavuşmalarına yardımcı olur bir nevi, elden geldiğince. Her hafta her hafta derken forma alınmış, yüz göz sarı-kırmızıya boyanmış hale gelirsin. Çoğunlukla eski açıkta bulursun kendini, bazen de yeni açıkta. Yeter ki gidilsin maça, özlem bitsin diye düşünürsün. Kimi zaman yeni açık önünde polis copundan kaçarsın, elinden baban tutmuştur. Kimi zaman şampiyonluğa giderken Marcio asmıştır 90’a tam da 90’da yarım voleyi. Yine babana sarılmışsındır gözlerin yaşlı. Çünkü bu sevgi ondan yadigardır sana. Şu sevgisiz dünyada baban sayesinde sevmişsindir birini: Adı Galatasaray’dır…


     Sonra yollar girmiştir araya. Özlem vardır deli gibi. Gidemezsin ya olmaz bazen… Olmaz işte… Sonra tekrar başlarsın. Cebinde üç kuruş parayla gidersin deplasmana bazen. Ama o sevgi ısıtır içini, karnını da doyurur. Yeter ki göreyim sarı-kırmızıyı dersin. Derslerini, arkadaşlarını, hayatını ona göre programlarsın. Girmediğin sınavlar, gidemediğin arkadaş doğum günleri hep bir şeyler kaybettirir sana. Kazancın ise sadece üç puan değil, daha fazlasıdır.


     Hep kazanmak da olmaz zaten. Bir yerde işin doğasına aykırı. Babanın söylediği “üzülmek istemiyorsan Galatasaraylı olacaksın” lafı kimi zaman gerçekleşmez. Ama öyle olsa bile kaybedince de bir şeyler eksilmez sevginden. Aksine daha da katlanır. Önünü alamazsın. Çünkü kaybederken sevmek daha zor ama daha güzeldir. Vefadır. Sahiplenmedir. Aslında bir yerde kaybetmek de tuzu biberidir bu işin. Üzülürsün elbet ama çok düşmezsin üzerine. Geçmişini gözden geçirdiğinde anlarsın. Hayatındaki en büyük mutlulukları yaşatan Galatasaray’dır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder